10 Eylül 2011 Cumartesi

Water of life = Whiskey



1715 de Kelt dilinde whiskey (viski) için kullanılan uisege beatha, kelimenin tam anlamıyla ‘water of life’ (hayat suyu) demektir. Eski İrlandaca uisce ‘water’ (su) +  bethu ‘life’ (hayat) kelimelerinden oluşur. Kelt dilindeki bu kullanım büyük ihtimalle Latince’deki aqua vitae dan çevrilmiştir;14.yüzyıldan beri alkollü içecek için kullanılmıştır. İngilizcede önceden usqubea (1706) ve iskie bae (1580s)  kelimeleri de viski için kullanılmıştır. İskoçlar kelimeyi whiskey şeklinde değil whisky şeklinde kullanırlar. İrlanda ve Amerikan viskisi ile İskoç viskisi arasındaki ayrım 19.yüzyılda netleşmiştir. 1889 dan beri ‘Whiskey sour’ deyimi kullanılmaktadır, Amerikan ve İrlanda viskisi için.  

9 Eylül 2011 Cuma

Eyüboğlu'ndan softalığa örnek


Sabahattin Eyüboğlu’nun Mavi ve Kara adlı deneme kitabındaki ilk deneme olan ‘Bizim Anadolu’ yu okurken, Eyüboğlu’nun karşılaştığı softalıkları anlattığı bölüm dikkatimi çekti. Buna benzer birkaç örnek daha veren Eyüboğlu bu denemeyi 1956 yılında yazmış. Alıntıyı okuduğunuzda fark edeceksiniz ki yazıldığı yıl pek de mühim değil. Zira yıl 2011 ve böylesi softalıklara (hatta daha da tuhaflarına) rastlamak mümkündür. Mantıklı bir şeye bağlayamadıkları her şeye günah diyen insanlara rastlamışsınızdır. Eyüboğlu’nun hatıratı edebiyat kısmı için de üzüntü verici. Belki bu yobazlığı yapan hoca (ve onun gibi düşünen diğerleri) olmasaydı, Anadolu’dan daha fazla türkü, masal gelebilirdi günümüze. 


''Daha eski bir Ege gezisinde de şöyle bir softalıkla karşılaşmıştım. O zamanlar bizim türkülerde, masallarda Yunan efsaneleriyle akrabalık aramaya başlamıştım. Anadolu folklorunda çok rastlanan üç güzel motifin, İda dağında yani bizim Bursa yakınlarındaki Kaz dağında, üç tanrıça arasında Aphrodite’yi seçen Paris efsanesiyle benzerliği yabana atılır cinsten değildi. Hele bir türküde Karacaoğlan yahut adsız bir Anadolu şairi sanki Paris’in ağzından konuşur;

                        Üç güzel oturmuş bana el eyler,
                        Biri Şemsi, Biri Kamer, ille Elif.

                        Birinin parmağı dopdolu yüzük
                        Birinin kolunda şık şık bilezik

                        Büyüğünü sevsem küçüğüne yazık
                        Biri Şemsi, Biri Kamer, ille Elif.

Uğradığımız köylerde buna benzer türküler, masallar soruşturuyordum. Bir köy kahvesinde aynı şeyi sorduğum bir genç köylü bana bayağı içerledi. Sen bunları müslüman köylerinde arama; Kızılbaşlarda olur öyle şeyler, dedi. Peki onlar da müslüman değil mi? dedim. Tövbe, tövbe, diye yanımdan uzaklaştı köylü. Kusura bakma bey, dedi bir başka köylü; Hoca günah sayıyor da biz gayri söylemiyoruz o türküleri. Hangi türküleri? diye sordum. İşte o Şemsili, Kamerli türküleri. Sonraları şaşmaz oldum bu hazin tuhaflıklara, ama o gün dona kalmıştım kahvede.’ 

1 Eylül 2011 Perşembe

Blake ve tercihi

William Hayley (1745-1820), William Blake’in (1757-1827) maddi olarak zora düştüğü bir evrede onu korumaya karar vermiş. Felpham adlı güzel bir köyde oturup canının istediği gibi çalışabilmesi için Blake'e bir ev sağlamış ve ihtiyaçları için de para yardımında bulunmuş. Blake'in belini doğrultabilmesi ve karnını doyurabilmek için başka işler yapmasına gerek kalmaması için müthiş bir fırsat yaratmış.

Ne var ki, Nisan 1803 tarihli bir mektubundan anlaşılacağı üzere Blake, Hayley türünde insanlardan, yani "bedensel yaşamına dost olurken ruhsal yaşamına düşman olanlar"dan hoşlanmazdı. Üstelik bağımsızlığını her şeyden değerli bildiği için, birisine sığınarak yaşamaya ancak üç yıl dayanabilmiş.

Ocak 1802 tarihli başka bir mektubunda ‘Buraya çıplak geldik; geldiğimiz gibi çıplak gidiyoruz’’ diyerek Londra’daki yoksulluğuna geri döndü. Daha sonraları, Felpham’da bağımsızlığıyla birlikte hayal gücünü de yitirme tehlikesi geçirdiğini belirtmek istercesine, ‘the visions were angry with me at Felpham’ (Felpham’dayken hayaller bana kızgındı) demişti.

Blake bağımsızlığını, dolayısıyla hayal gücünü karnının daha çok doymasına tercih etmişti. Bu denli zor bir kararın üstesinden gelmiş ve hiçbir zaman  pişman olmadığını da açıklamıştır. Üretebilmesi için bağımsızlığına ve hayal gücüne ihtiyaçı vardı onun, fazladan bir kap yemeğe değil.