King Lear, kızları tarafından ihanete uğradığında bir tek soytarısının eşliğini istemiş, bir tek onun dediklerine alınmadan, tefekkür ederek kararlarını vermişti. Krallar soytarılarını neden öldürtmezler?
Onlar ki, bir krala "söylenilmemesi" ya da "yapılmaması" gereken davranışları sürekli tekrarlarlar. Etrafın dediğine aldırmadan davranır, görgü kuralı, mantık kuralları gibi "ayrıntılara" takılmazlardı. Lear'in soytarısı bir nevi kralın vicdanının sesiydi ve doğruları sadece doğruları haykırırdı. Jan Kott onun için şöyle demişti: "Soytarı hiçbir ideolojiye izin vermez. Onun için tek bir gerçek vardır kötüye verilmiş ceza ve iyiye verilmiş olan ödül." Bu kadar basitti cidden her şey, her şey ortadaydı... Bir tek soytarının çıkarları yoktu, belki de bu denli dürüst bu denli doğrucu olmasının sebebiydi bu.
IV. Henry'den Falstaff'ı hatırlayın; o da bir soytarı (fool) değil miydi? Prens Henry'e babası Kral IV.Henry'nın gerçekte yaptıklarını dolandırmadan, yüzüne söylemedi mi? Savaşın aptalca bir şey olduğunu, insanlara sadece "onur" denilen yenilmez içilmez bir şey sağladığını; insanları baskı altında tutmak için üretilmiş şeylerin tümünün aptalca olduğunu, var olan görgü/ahlak kurallarının saçmalıktan ibaret olduğunu hem de gelecekte Kral olacak prense söyleyen yine Falstaff değil miydi? Evet, izlerken hem ona hem de onunla birlikte çok gülersin fakat senin içine varolan şeylere karşı şüpheyi sokan yine o olur.
Hamlet'teki mezar kazıcılarını hatırlayın bir de: Seyirciye olayları bütün çıplaklığı ile vermiyor muydu, dinleyende şüphe uyandırmıyorlar mıydı?
Soytarının görevi, belki de Shakespeare'ın soytarılarının görevi, bu şüpheyi seyircisine haliyle halka vermekti. Öyle ki Shakespeare sadece komedi unsuru olarak görmedi soytarıyı onu trajedilerinin de neredeyse baş kahramını yaptı. Hayatın her alanında olmaları gerektiğini düşündüğünden belki de. Peki ya günümüz siyasetçilerinin soytarılarına ne oldu? Onların soytarıları birer dalkavuk / yalaka / yandaş oldu, yanlarında doğruyu söyleyebilecek tek bir insan kalmadı. Krallar bile kendilerine "frenleme sistemi" bulmuşken, demokrasi sistemi içindeki vekiller kendilerini kral / diktatör / tanrı yapıp keyfini sürdüler. Soytarılık görevi ise şimdi "çapulcu" diye anılan grubun omuzları üstüne kaldı.
Artık, onları soytarısı olmadığı için suçlayamayız, ama kendimizi onun soytarısı olmadığımız için suçlayabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder