![]() |
Laurence Olivier V.Henry olarak, 1944 yapımı Henry V'den bir kare. |
Henry V, W.Shakespeare'în İkinci Tetraloji için yazdığı son oyundur, bunun öncesinde Richard II, Henry IV- 1, Henry IV-2. 1599 yılı civarında yazıldığı düşünülmektedir. İlk Quarto metninde, bu metnin kötü bir metin olduğu bilinir (bad quarto), oyunun ismi The Chronicle History of Henry the Fift'dir, Daha sonra Shakespeare'in arkadaşları tarafından basılan First Folio'da The Life of Henry the Fifth diye geçer ve hemen hemen bütün edisyonlar bu metni esas alır. Tüm tarih oyunlarını yazarken olduğu gibi bu oyunda da Holinshed'in Chronicles, 2.ed.'ini kullanmaktadır, bunun yanı sıra Edward Hall'un The Union of the Two Illustrious Families of Lancaster and York, Famous Victories of Henry V isimli bir isimsiz erken dönem oyunu ve Samuel Daniel'in iç savaş şiirlerini kaynak olarak gösterebiliriz.
Oyun iki farklı yasanın -görünürde- yasal bir şekilde nedenselleştirilme çabaları ile açılıyor. İlki İngiltere'de ruhban sınıfını çok yakından ilgilendiren bir yasanın meclisten geçmesini engelleme durumu; yasaya göre ruhban sınıfına, kiliseye, ait olan toprak ve mal varlığının büyük bir çoğunluğunun krallığa geçmesi söz konusu. Bunu engellemek için Başpiskopos Canterbury, Kral V.Henry'e bir öneride bulunuyor, bu öneriye göre; Kral'ın karşı çıktığı Fransa meclisinden geçen Salique yasasına karşılık Başpiskopos manevi destek ve para vererek Kral Henry'nın yolunu Fransa ile savaşa açması. Salique yasası, Fransız tacının sadece erkek varislere geçmesini ön gören bir yasadır. Kral Henry'nın buna karşı çıkmasının nedeni kendisinin büyük büyük babası olan III.Edward'ın karısının bir Fransız prensesi olması, ve böylelikle Kral Henry'nın Fransa krallığı üstünde hak iddia etmesine neden oluyor. Kral Henry'nın böyle bir şey yapmasında babası IV.Henry'nın önceki oyunda (Henry IV-2) verdiği ülke içinde barış sağlamak istiyorsan ülke dışındaki savaşlara gir öğüdünü yerine getirme çabası olarak da değerlendirebiliriz.
Neticede Başpiskopos Canterbury, V.Henry'nın istediğini yerine getiriyor ve ona hem para hem de manevi destek veriyor. Bunun karşılığında da Kral, kiliseye karşı olan yasayı meclisten geçirmiyor (tam danışıklı dövüş di mi). Taraflar arasındaki bu anlaşma üstüne korta Dauphin'in yollattığı Fransız elçileri giriyor. Elçiler açıkça konuşmak için izin istiyorlar ve Dauphin'in (Fransa varisi) V.Henry için düşündüklerini fütürsüzce dile getiriyorlar ve son vuruş olarak Dauphin'in yolladığı tenis toplarını armağan ediyorlar. İşte bu tam da Henry'nın istediği savaş nedenini sağlıyor, elçilere Dauphin'in bu jestinin onları savaşa süreklediğini söylemesini emrediyor.
İkinci perdede İngiltere halkı savaşa hazırlanırken, avam takımından Kral'ın eski arkadaşlarını görüyoruz, Falstaff'ın öldüğünü hatta onu Kral'ın kalbini kırmasıyla öldürdüğünü öğreniyoruz. V. Henry, etrafına Fransa tarafında ona karşı casuslar yerleştirdiğini öğrenir, ve onları ölümle cezalandırır. Bu sahnedeki oyunculuğu akıllara Henry'nın Machiavallian bir karakter olup olmadığını getirmeli.
Üçüncü perdede, İngiliz ordusu Fransa topraklarına gelmiş ve savaşmaya başlamıştır bile, burada Henry'nın askerlerine yaptığı motivasyon sağlayıcı konuşma önemlidir:barış anından herkesin sakın, mülayim olması gerektiğini söyleyen Henry, savaş zamanı askerlerin birer kaplan gibi atak ve öfkeli olmaları gerektiğini öğütler, orada bulunan tüm İngilizlere "noble" (soylu) diye sesler (savaşanların çoğunluğu avam takımındandır Henry sadece İngiliz oldukları için böyle bir sıfat kullanmayı tercih etmiş), kibarca annelerinin fahişelik yaparak onlara hamile kalmadıklarını babalarına göstererek annelerini yüceltmesini ister (evet, kibarca). Ve her birinden "God for Harry, England, and Saint George" diye bağırarak savaşmaya geri dönmelerini emreder (Bu bağırış bizim askerlerin "Allah, Allah, Allah!" diye bağırmasına benzer). Bu haykırışın birkaç önemli noktası var: Henry kendisine sadece babasının seslendiği "Harry" ismini kullanıyor, askerlerine yakın olmak için yaptığını tahmin ediyoruz; sonra yine Tanrının ismini karıştırıyor, oyun boyunca Henry'nın konuşmalarında sıklıkla rastlayabileceğiniz bir referans noktasıdır; ve bilmeyenler için St. George, İngiltere'nin koruyucu azizidir.
Bu yüreklendirici konuşmayı bir sonrası sahnede, Henry'nın Fransa valisine yaptığı ültimatom konuşması izler: V. Henry, valiye iki seçenek sunar ya teslim olursunuz ya da savaşırsınız ve ölürsünüz. Askerlerini bir kez saldı mı onları geri toplamasının çok zor olduğundan bahseder, şimdiden sizi uyarıyorum eğer teslim olmazsanız yaşanacak ölümlerin tek suçlusu siz olursunuz der, suçu yine karşı tarafa yükler. Savaşta yaşanan vahşetin ayrıntılı bir tasvirini yapar ve konuşmasını İncil'den bir referansla bitirir, Kral Herod'ın gerçekleştirdiği Massacre of the Innocence (Masum Katliamı). Bu uzun ve etkili konuşma üstüne, Dauphin'den de ümidi kesmiş olan, şehir teslim olur.
Bu arada V.Henry'nın kral olmadan önceki hayatından arkadaşı olan Bardolph, Fransız kilisesinden bir şey, savaş yasalarına göre yasak olan bu olay üstüne idam ile cezalandırılır. Generallerden biri olan Fluellen, Pistol'un istediği üstüne, Henry ile konuşmaya gider ve ondan Bardolph'u affetmesini ister. Kral Henry bunu yapamayacağını, çünkü bunun Fransızlar karşısında aciz durumda olmamıza neden olacağını söyler ve idamı engellemek için hiçbir şey yapmaz. Oyunun başlarından Başpiskopos Canterbury'nın Henry için söylediği şey doğru çıkar; Henry gerçekten de babası IV.Henry'nın ölümü ile içindeki tüm toyluktan, kurtulmuş adeta onu da babası ile gömmüştür.
Dördüjncü perdede, meşhur Agincourt Savaşı'nın olmasından bir gece öncedeyizdir, Henry kampı gezerek askerlerine cesaret ve umut vermeye çalışır. Daha sonra kimliğini gizleyerek kampta gezmeye devam eder, bir grup genç askerin yanına gelir, askerler onun alelade bir asker olduğunu düşünürler ve içlerinden geçen her şeyi dökerler ortaya: İngiltere ile Fransa arasında olmak üzere olan savaşının nedenini bilmeyen askerlerin tek isteği Kral'ın gerçek bir nedene sahip olmasıdır. Aski taktirde savaşta ölecek olanlar boşu boşuna ölecekler ve Kıyamet Günü ayaklandıklarında Henry'den hesap vermesini isteyeceklerdir. Henry, kimliğini gizlemiş bir biçimde, askerleri Kral'ın nedeninin gerçek bir neden olduğuna inandırmaya çalışır ama çok da başarılı olduğu söylenemez. Askerler yanından ayrıldıktan sonra yaptığı konuşmada (soliloque) Henry bir soylu ile avam takımından birinin ölümü arasındaki tek farkın soylular için düzenlenen törenler olduğunu söyler. Kral olmanın ne zor bir şey olduğundan bahseder (burada sanki babasının ölümüne neden olduğu II.Richard'ı yankılar).
Sabah gelir, Kral Henry savaş tanrısı Mars'a askerlerine umut ve cesaret vermesi için dua eder. Oyun boyunca ilk defa Henry'nın babasının tahtı almak için günah işlediğini itiraf ettiğine şahit oluruz: Tanrı'nın hala bu günahtan dolayı gücenmiş olmamasına dua ederken, bu günahı unutturmak için yaptıklarını da tekrarlar; II.Richard'ın cesedini Westminister'a gömdürmüş ve 500 fakir insana para yardımında bulunmuştur. Henry'nın tek istediği hala bu günahtan ötürü cezalandırılmıyor oluşudur.
Savaş başlar, bu esnada Henry savaş yasasına göre asla yapılmaması gereken bir şey yapar ve ele geçirdikleri Fransız rehinelerini öldürtür. Bu noktada Henry'nın duruşuyla ilgili birçok fikir ortaya çıkar: Henry acaba bir kahraman mıdır yoksa bir savaş suçlusu mu? Bu olay tabii ki savaşın vahşetine başka bir örnek olarak listelenir.
Bir sonraki sahnede Fluellen ve Gower, Henry hakkında konuşurlar ve Fluellen onu Büyük İskender'e benzetir ve şu örneği verir: İskender de Henry de en yakın arkadaşlarının katilleridir. Fakat İskender bunu yaparken kör kütük sarhoştur, oysa Henry aklının en başında olduğu zaman böyle bir karar vermiştir. Bu yukarıda yönelttiğim soruyu bir daha aklınıza getirsin.
Perdenin sonuna doğru İngiltere'nin zafer kazandığını öğreniriz. Amca Exeter, Henry'e savaşta ölenlerin listesini getirir, görünen o ki en büyük kaybı Fransa vermiştir zira İngilizlerdeki ölü sayısı sayısı sadece yirmi beştir (!). Henry listeyi okumaya başlar, soylu kişilerin kısmı bittiğinde "none else of name; and of all other men" diyerek listeyi okumayı bırakır. Bu aslında Henry'nın makyavelist bir karakter olduğunun bir kanıtı gibidir. Önceki sahnelerden askerlerine olan sıcak, sevecen tavrı sadece savaşta iyi bir başarı elde edebilmek içinmiş.
Beşinci ve son perdede koro İngilizlerin vatana geri döndüğünü, Kral'ın Fransa'ya gidip ateşkes imzalayacağını söyler. burada bir parantez açıp koronun bu oyundaki işlevinden biraz bahsedeyim: destanların ve trajedilerin vazgeçilmez bir parçası olan koro burada da önemli bir rol oynar. Oyun birden fazla mekanda geçmektedir ve sahneler sürekli değişir, koro izleyicinin durumu kavraması için sürekli olarak her perdede ne olduğunu anlatır, nerede olduklarını söyler ve hayal güçlerini kullanmaları gerektiğini söyler. Çünkü tiyatro otururlarken bir anda Fransa sahillere gidecekler, Fransız kortunda bulunacaklardır. Hayal gücü bu durumda oldukça yararlı olacaktır: Bu durum, Samuel T. Coleridge'in bulduğu "suspension of disbelief" (inanmamanın ertelenmesi) terimi için çok uygun bir örnektir.
Şimdi, beşinci perdeden devam edersek: İngilizler zafer kazandılar, kral Fransa'ya ateşkes imzalamaya geldi. Fransız Kralının bir şartı var, Henry kızı Prenses Katherine ile evlenecek ve bu evlilikten doğan bebek hem Fransa hem de İngiltere'nin kralı olacaktır. Henry bu şartı kabul eder, ve Katherine- müstakbel karısı- ile yalnız kalmayı ister. Yalnız kaldıklarında flörtleşen çiftin gönülleri (belki de doğrusu politikaları) birbirine kayar. Henry'nın Katherine'den istediği tek şey iyi bir "soldier-breeder" (asker üreticisi) olmasıdır. Bu konuşmada Henry İstanbul'daki Osmanlı padişahına da laf eder ve der ki: Oğlumuz öyle güçlü olacak ki o padişahı bile sakalından tutup indirecek. Bu referans yine akla V. Henry'nın babası IV. Henry'nın verdiği tavsiyeyi kendi oğluna da uygulatacağı fikrini getiriyor. Oyun tuhaf bir şekilde "mutlu" sonla bitiyor.
Oyun Epilogue ile sona eriyor. Burada koro izleyicilerine teşekkür ediyor ve V. Henry'den sonra olanları hatırlatmak için VI.Henry'den bahsediyor, çok küçükken tahtta gelen VI.Henry, çok dindar bir adamdır ve o da babası gibi hatta ondan da çok genç bir yaştayken ölmüştür. Fransa da verdiği sözü tutmayarak İngiltere'yi kana bulamıştır. Shakespeare VI.Henry'yı 3 bölüm halinde yazmıştır, fakat bu sonradan sahnelenecek bir seri değildir. İşin ilginci, Shakespeare kronolojik olarak ters bir sıra gözeterek önce, tarih olarak sonra gerçekleşen olayları yazmıştır. (Birinci tetraloji: Henry VI-1, Henry VI-2, Henry VI-3, Richard III)
Oyun böylelikle son bulurken izleyici ya da dinleyici olarak Henry'nın neden böylesi bir savaşa girdiğine mantıklı bir neden verebildiniz mi? V. Henry sırf kendi istekleri, arzuları için milyonlarca insanın ölümüne neden olmuş bir savaş suçlusu gibi gözüküyor mu gözünüze?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder