27 Mart 2017 Pazartesi

Traugott Fuchs (1906-1997)


Leo Spitzer yahudi kökenli olduğu gerekçesiyle Köln Üniversitesi'ndeki görevinden uzaklaştırılır.  Bunu protesto etmek için asistanı Traugott Fuchs, imza toplamaya başlar ve bir öğrenci hareketi düzenler. Nazi öğrencileri tarafından saldırıya uğrar, yönetim tarafından sorgulanır ve nihayetinde üniversiteden kovulur. 

Luteran bir papazın oğlu olan Fuchs, çocukluğundan beri ırkçılığın her türlüsüne şiddetle karşı çıkan birisi olmuştur. Almanya'da gittikçe artan baskıya ve ayrımcı politikaya daha fazla dayanamayan Fuchs, hocasının İstanbul'a yaptığı daveti kabul ederek ülkesinden ayrılır. Sevgili hocam Prof Dr Süheyla Artemel'in anlattığına göre, Fuchs'un geliş hazırlığına babası yardımcı olmuştur: 
Fuchs'un sert ve çok disiplinli bir Prusyalı olarak tarif ettiği babasının, fen bilimleri ya da kendisi gibi papazlık mesleğini seçmemiş, isyankâr ve sanatçı kimliğe sahip oğlunun kararını anlayışla karşılaması   ve onu, sonunun ne olacağını bilmediği bir yolculuğa, belki de kendisini bir daha görüp göremeyeceğini bilmeden yollaması hiç de kolay olmamıştır. Nitekim, Fuchs 1944 yılında ölen babasını bir daha görme fırsatı bulamaz. 






"Uykumda beni vatanıma taşısalar...!"
"Schlafend tragt man mich in meine Heimat dann...!"
"Let them carry me to my country then...!"
Traugott Fuchs



İstanbul'a geldiğinde Spitzer tarafından İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Okulu'na Fransızca okutmanı olarak atanır, ardından geçici olarak atandığı Alman Dili ve Edebiyatı'nda dersler vererek bu bölümün temellerinin atılmasını sağlamıştır. Bu olayı anlatırken kendi payını göz ardı ederek, hocası Spitzer'in bölümün kurucusu olduğunu söylemiştir. Fuchs öğrencilerine çok önem veren bir eğitimci olmuştur, bunu tüm öğrencilerinin anılarından-hatıratlarınından görebilirsiniz. Onunla tanışma şansını yakalamış, derslerine katılabilmiş herkes Fuchs ile adeta bir edebiyat serüvenine çıktıklarını söyler. Her türlü dogma, ön yargı ve ayrımcılıktan arınmış derslerinde evrenselliğin önemini vurgulaması ve Alman edebiyatını öğretirken başka edebiyat ve kültürlerle ilişki kurması, öğrencilerinin ufkunu geliştirmesine ve onlarla çıktığı serüvende yoldaşları olabilmesine vesile olmuştur. 


Fuchs yalnızca bir filolog değil aynı zamanda bir ressam, şair ve müzisyendir. Ölümünün ardından tüm arşivi Boğaziçi Ünivesitesi'ne kalmıştır (http://www.fuchs.boun.edu.tr). Bu arşiv çalışması gerek Fuchs'un bilim insanı, eğitimci, entelektüel olarak önemini daha iyi anlamamız açısından zarurî gerekse  Fuchs'un arkadaş çevresindeki insanlarla--Hermann Hesse, Erich Auerbach, Leo Spitzer, Ritter, Rosemarie Burkart, Hans Marchand--yazışmalarını gün ışığına çıkartmak için önemlidir. Bu evraklar döneme ayna tutan belgeler olduğu için paha biçilemez değerleri vardır. 


Üst üste gelen aksilikler sebebiyle arşiv hâlâ tamamlanabilmiş değil. Projenin başında sevgili hocam Prof Dr Süheyla Artemel var. Umuyorum ki arşivin önüne çıkartılan sorunları aşabileceğiz. 


*


Arşiv ve Fuchs hakkında yazmaya devam edeceğim. 





2 yorum:

  1. Her türlü arşiv çalışması çok önemli bir girişimdir. Memleketimizde böyle nice değerli insanın hatıraları bir kenarda gün ışığı bekliyor.

    Yazıların devamını merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısın, umarım yakın zamanda bu arşivle ilgili daha çok güzel haber duyurabilirim.

      Sil