29 Temmuz 2013 Pazartesi

"Söylemin özelleşmesi..."

"...yeni öğeler gitgide büyüyen, genişleyen kavram çerçeveleri ya da yaşantı yorumları biçimini aldıkça, yani düşünce dili, sanat dili gibi özel alanlarda devinilmeğe başlandıkça, söylem özelleştikçe, bildiğimiz kalıplar, yapılar yetmemeğe başlar.
Güçlük de burada başlar." (1)

Bilge Karasu, aslında burada dilin yeterliğiliğinden, onun iletişmek için nasıl kullanılmasından bahsediyordu. Belki siz de okurken fark etmişsinizdir (etmediyseniz diye biraz açıklamaya çalışayım); dil yaşayan bir şey, kontenjanına neredeyse hergün yeni kelimeler ve yeni kavramlar katıyor yahut var olanların etki alanını genişletiyor/değiştiriyor. Bu durumda, bu değişime yetişemeyen ya da göz göre göre kaçıranlar ise artık anlaşılamıyor. Zira, dil onu kullananlarla büyüyor ve canlı kalıyor, bir iki "marjinal"ın onları kullanmaması dilin gerçekliğine zarar vermiyor. 

"Söylemin özelleştiği," var olanların "yetmemeğe başladığı" günlerdeyiz: "Güçlük de burada başlar." Çünkü bata "marjinal" olan taraf, söylemin yayılması ile aykırı taraf olmaktan çıkar, artık onun karşısında duran taraf "marjinal" olur. Bunun devamını sağlamak ancak söylemin devamı, onun desteği ile olur.

Ezcümle yeni kalıp, yeni yapı ihtiyaçı var.



 (1) Karasu, Bilge. "İletişimin Güçlükleri Üzerine Yerli Yersiz Sözler", sf 28, Ne Kitapsız Ne Kedisiz. İstanbul: Metis Yayınları, Mayıs 2006. Baskı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder